10 Ocak 2023

Boğaziçi Üniversitesinde yaşam tarzı değiştirilmeye çalışılıyor

Ne yaman çelişki değil mi? Bir zamanlar yaşam tarzına (başörtü gibi) karışılmasına kızanlar şimdi kendileri dışındaki yaşam tarzına karışıyor

Bir zamanlar yaşam tarzına (başörtü gibi) karışılmasına kızanlar şimdi kendileri dışındaki yaşam tarzına karışıyor. Üstelik bunu dezenformasyonla sunuyorlar. Sanki lokalde tuhaf şeyler oluyor gibi.

AKP iktidarının, ilk 5-6 yılda demokratik görünüm çizdikten sonra, özellikle 2010 sonrasında yaşam tarzını değiştirmeye çalıştığı bir sır değil. Kendi taraftarlarına tanınmadığını iddia ettikleri özgürlükleri savunmak için geldiler ama her geçen gün özgürlükleri yok ediyorlar. Önce yürüyüş hakkını yok ettiler. Yakın zamanda iptal edilen konserleri biliyorsunuz. İnternet erişimini, fiberi geliştirmeyerek ve çok fazla erişim engelleme yaparak yok ediyorlar. Daha pek çok şey de sayılabilir.

Şimdi en son icraat, akademik kadronun hâlâ direnişte olduğu Boğaziçi Üniversitesinin mezunlar derneği BÜMED'in 30 + yıllık lokalini elinden almak oldu. Bu bir yaşam tarzını yok etmeye yönelik bir hareket gibi gözüküyor. Daha altta Haber7 isimli sitenin bu haberi veriş tarzını gördüğünüzde daha iyi anlayacaksınız.

AKP yaşam tarzını dayatıyor

Ama zaten bunları tahmin ediyorduk. Eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, üniversiteye girdiği yıllarda Boğaziçi Üniversitesine uğradığını ama kızlı-erkekli bir arada oturmalarının kendisini korkuttuğunu anlatmıştı.

AKP'nin hayata bakışını yansıtan bu ifadeleri Boğaziçi Üniversitesi yönetiminin, 30 yıldır mezunların kullanımı için tahsis edilmiş olan BÜMED Lokalinin kapatılma kararını okurken bir daha hatırladık. Karar şöyle tebliğ edildi:

Mezunlar Derneğine 30 yıl önce tahsis edilmiş ve mezunların da parasıyla kurulmuş olan, yukarıda resmini gördüğünüz lokalin kira sözleşme tarihinin bitmesinden 1 gün önce haber veriliyor ve bahane olarak da üniversitenin ihtiyaçlarından ve akademisyen ve öğrenci kullanımına açılmasından bahsediliyor (biz bunu İTÜ Vakfının sosyal tesisinde de gördük. Havuz ve içki içilebilen restoranlar Vakfın elinden Rektör İsmail Koyuncu tarafından alınıverdi).

Arkasından eş zamanlı olarak şöyle bir haber çıktığı raporlandı:

x. Üstelik bunu dezenformasyonla sunuyorlar. Sanki lokalde tuhaf şeyler oluyor gibi. O lokale pek çok kez gittim. İnsanlar birbirleri ile görüşüyor, yemek yiyor, müzik dinliyor, havuza giriyor. Bazen de orada eğitim ya da küçük çalıştay türü toplantılar yapılıyor. Tuhaf olan nedir? Buradaki rezalet nedir?

Bir rezalet varsa tabii ki insanların yaşamlarına karışmaktır. Dinini şöyle yorumlayan şöyle yaşayabilir ama herkes öyle yaşamak zorunda değil. Herkes kendisinden sorumlu.

Ama bu açıkça yaşam tarzına müdahale. Çünkü Boğaziçi Üniversitesinin bunu sadece BÜMED'e değil, kampüsteki kafeterya, kahveci, restoran gibi tüm işletmelere de uyguladığı bildiriliyor. Üstelik çıkarılan işletmelerin yerine gelecek olanlar için açık ihale yerine, davet usulü işletme davet edilip, mevcut işletmecilerin özellikle alınmadığı ve genel sekreter Fehmi Topal'in açık açık; "Biz kendi seçtiğimiz firmalarla çalışacağız" dedikleri raporlanıyor.

Bu da aslında ihale kanununa aykırı bir durum. Yani BÜMED'in lokalinin elinden alınması da dahil, arka planda mali usülsüzlük gibi durumlar olabileceği kaydediliyor.

Boğaziçili Direnişçiler BÜMED'e kızgın ama sahip çıkıyorlar

BÜMED'in -yönetimdeki bazı arkadaşlar hariç deniliyor- bir süredir, kurumsal olarak, yapılan direniş ve protestolardan uzak durduğu, BURA derneğinin yemeklerine katılım sağlandığı için eleştirildiği de biliniyor. Bugün ülkemizdeki pek çok dernek bu durumda. AKP iktidarının baskıcı yaklaşımlarından kurtulmak üzere, ya sessiz kalıp ölü taklidi yapıyorlar ya da AKP'ye yakın olmasalar bile yalakalık modundalar. Yandaş olanlardan bahsetmiyoruz bile.

Bu durumu, mayıs ayında yapılan genel kurulda yönetime aday olmuş BümeDeğer grubundan Dr. Devrim Umut Aslan şöyle yorumladı:

"BÜMED Melih Bulu, Erdoğan tarafından üniversiteyi işgal ve 'ilhak' etmek üzere kayyum olarak atandığından bu yana birçok mezunun tepkisini çeken bir şekilde pasif ve ikircikli bir tavır izledi. Ne kayyuma kayyum dediler, ne de şimdiye kadar üniversitenin iradesini hiçe sayarak atanan kişilerin istifasını isteyebildiler.

Mezunlara ulaşabilecek bir çok iletişim kanalları olmasına, 40 yıllık bir kurumsallığın getirdiği tanınırlığa ve ilişki ağına sahip olmalarına rağmen, bunları mezunları bilgilendirmek, harekete geçirmek için kullanmadılar.

Öğrencilerin, akademisyenlerin, mezunların açtığı kampanyalara destek vermediler. En hazini, bir önceki BÜMED başkanı Önder Şahin'in kayyum Naci İnci'yi Boğaziçililere rektör olarak kabul ettirme çabası oldu. Peki bunları neden yaptılar? Çünkü derneğin tesislerinin kira sözleşmesi pamuk ipliğinde, iki yılda bir yenileniyor ve yenilenme garantisi yok. Başka bir deyişle, ne yazık ki, dernek binasını, bahçesini, tenis kortunu, yüzme havuzunu, fitness salonunu akademik özgürlüğün, üniversitenin kurumsal özerkliğinin önüne koydular.

Sesimizi çıkarmaz isek Erdoğan ve Erdoğan'ın üniversitedeki akıncıları diğerlerini biçerken, belki bizi esirger diye düşündüler. Halbuki bu iktidar güruhu kendilerinden olmayan kimseye yaşam hakkı tanımıyor, er ya da geç hesabını görüyor. Bunu biz ve bir çok mezun arkadaşımız defalarca dile getirdi, kayyumluğun derneğin sözleşmesini yenilemeyeceğini, korkunun ecele faydası olmadığını, her birlikte, yan yana, cesurca, yüksek sesle mücadele etmemiz gerektiğini…

Bunları söyleyince bizi 'tepkili', maceracı olmakla itham edip, sessiz diplomasiyle çözüm vadettiler. Nihayette hem mezunların iki yılı çarçur edildi, hem de kira sözleşmesi yenilenmedi.

Mezunlar olarak bu iki yılda üniversitemizi savunmak adına çok şey yaptık elbette: Bir çok yeni oluşum kuruldu BÜMED'in boşalttığı alanı doldurabilmek için örneğin, imza kampanyaları organize edildi, eylemler yapıldı dünyanın dört köşesinde, üniversitede yaşananlar yurtiçi ve yurtdışı kamuoyunda gündem yapıldı, kayyumların tezleri intihal açısından incelendi, sosyal medya kampanyaları organize edildi.

Tüm bu emeği gözardı etmeyelim. Ancak çok daha fazlası, çok daha güçlü bir şekilde yapılabilirdi. Bu anlamda BÜMED yöneticilerinin vebali büyük. Bu aşamadan sonra yapılması gereken derneğin olağanüstü genel kurulu toplaması, daha cesur bir çizgide birleşip, gerçekten işgale, kıyıma karşı en geniş mezun katılımıyla açık yüreklilikle mücadele edilmesi. Geç oldu, zaten olduğundan daha güç olmasın."

Yani Boğaziçi Direnişçileri yine de, "BÜMED bizimdir, bugünkü yönetim böyle davransa da" diyerek bir yandan direnişe davet ediyor ve bir yandan da sahip çıkarız diyorlar:

Anlaşılan Boğaziçi Üniversitesinin atanmış yönetimi, kendilerine yeni bir cephe daha açtılar.

Yazarın Diğer Yazıları

Ülkemizin internet hızı, mobilde dünya 71’incisi ve sabitte dünya 113’üncüsü

Bakan Bey acaba biraz detay verebilir mi, 113. sıradaki internet ile gençlerimize nasıl bir gelecek düşünüyor ya da düşünüyorlar

Prof. Dr. Murat Güvenç: AKP'nin oy kaybı yaşadığı bölgeler, genç nüfusun olduğu yerler

"Emekli tezi ülke düzeyinde bir ölçüde geçerli olabilir, ancak en azından İstanbul'da çok geçerli değil"

5G’de Türkiye’nin adı hala yok

Ülkede güya 4.5G olarak adlandırılan LTE Advance var ama aslında yok gibi...